10 Ekim 2013 Perşembe

Yalnızlık olmayan uyku

İyice uykusu gelmişti enerjisi benim enerjimle karışmaya başladığından hem çok huzurlu ve hemde çok fazla hissedilir olmuştu.. Yalnızlık üzerine biraz sohbet ettik.. Bazen öylesine yalnız kalmamız gerekir ki kendi enerjini doyasıya hissedip kendin olmanın sorumluluğunu alırsın , çünkü olmayacak insanlar enerjini öylesine sömürür ki bir başkası ile kendin olmanın güzelliğini hissedemessin dedim.

Sonra sordum.. senin hiç uzun yalnızlık dönemlerin oldu mu diye. "benim bütün hayatım bir yalnızlık dönemi , sadece kalabalıklar değişiyor ve ben hep yalnızım " dedi. Buruk bir şefkat ile tatlı bir çoşku aynı anda içimden yükseldi. Elini tuttum ve "bu gece yalnız değilsin . elimi tutarken yalnız biri olmadan huzurla uyuyacaksın bu gece" dedim. Yüzü daha da masumlaştı ve gözleri karanlıkta biraz daha belirgin parlamaya başladı.

Ellerimiz bir birini çok hafif ve aynı zamanda sıkı kavradı. enerjilerimiz öylesine net birleşti ki ona sordum " benim elim , senin elin kadar sıcak mı ? " .

"Hangisi benim elim ayırt edemiyorum" dedi ve güldü ve yavaş yavaş rüyalara daldı...

20 Ocak 2013 Pazar

"Tartışmak" Out "Çözüm Yaratmak" In


Ne için tartışırız ki ?

Uzlaşmak için ?

Anlaşılmak için ?

Duygularınızın hissedilmesi için ?

Eğer gerçekten isteğiniz bunlardan biriyse kesinlikle tartışmayın. Tartışarak kimse sizi anlayamaz , anlamasına da gerek yok .  Sizin hakkınızda kötü şeyler düşünüp , kötü şeyler söyleyen ve kötü öngörüleri olan birisine saatlerce  konuştuktan sonra size dönüp “ah evet haklımışsın senin hakkında hiç olmadık şeyler düşünüp söylemişim, seni hiç tanıyamamışım bana kendini anlattığın çok iyi oldu teşekkür ederim” demez .   Kişisel olarak tartışarak sadece daha fazla karmaşa , daha fazla kalp kırıklığı ve daha fazla hakaret duyabilirsiniz.

İyiliğiniz adına sizi acımasızca eleştiren birini kelimeler ile sakinleştiremezsiniz ya da huzurlu bir zihinsel düzeye geçemezsiniz. Yapabileceğiniz en iyi hamle “dilediğin kadar haklı olduğunu düşün ama bu yaptığın iyilik zannedilen bir zulümdür. İyi niyetin varsa daha iyi yollar düşün gerçekten destek olmak istiyorsan düşünemiyorsan da saygılı ol seni dinleyerek daha fazla huzurumu bozmak istemiyorum ve sessizliğe yöneliyorum”  benzeri şeyler diyerek huzurla kendi içinizi kendi kendi kendinize araştırabileceğiniz bir yere gitmek.

Anlaşılmak isteyen kişi önce kendini anlamalı. Kendini gözlemleyebilen ve kendi kendini kandırmalardan kurtarabilen kişi yaşamındaki tüm sorunları çözebilir. Potansiyeli üzerinde hızla yükselebilir. Herkesi kendine hayran bırakıp olması gereken güzel konumlara gelebilir.

Başkaları tarafından anlaşılmaya muhtaç olduğunuz sürece asla anlaşılmazsınız. Hatta anlaşılmaya çalışırken en yakınlarınız tarafından hiç beklemediğiniz şekillerde yanlış anlaşılabilirsiniz. “Yanlış anlaşılmak” burada kendi kendini doğuran bir durum çünkü sizin kendinizi anlamanız gerekirken bir başkasının sizi anlamasını beklerseniz bu enerji boşluğunda zincirleme reaksiyonlar şeklinde tüm negatif duyguları içeren olaylar silsilesi oluşabilir.

Toplumda kabul gören hastalıklı bir davranış vardır. Bu insanların sözde sizin iyiliğiniz adına size olabildiğince kötü konuşmaktır, yüreğinize endişe, korku, şüpheler düşürüp sizi kendince uygun gördükleri şekilde manipüle etmeleridir.  Ama azıcık bile olsa güncel bir bilgeliği olan bilir; kimsenin kalbine korku salarak iyilik olmaz hatta yapabilecek en kötü şeylerden biridir bir insanın huzurunu bozmak.

Size gerçekten anlamak ve destek olmak isteyen kişi kalbinize korku ve endişe yerine sevgi ve şevk sağlar. Eğer yolunuz konusunda kafanız karışık ise rahatlatmaya çalışıp kendi kendinize bulmanıza destek olur. Sizi aşağılayarak ya da tehditler savurarak “kendinizi toparlamanızı” hızlandırmaz. Bunların hepsi artık geçersiz olan eski enerjilere dair davranışlar. İçtenlikle yardımcı olmak isteyen insan içtenlikle hassas davranır. Nasıl yardımcı olabileceğini bulmak için sabırlı ve dikkatli olur. Eğer birini acımasızca eleştirerek yardımcı olmaya çalışıyorsanız bunları göz önünde bulundurun.

Atlanılmaması gereken en önemli konu eğer kendinizi bir şekilde sürekli böyle tartışmalar içinde buluyorsanız yaşamın size söylemeye çalıştığı fakat sizin sürekli görmezden geldiğiniz sorunlarınız olabilir. Biz bu sorunları kendi içimizde görmezden geldikçe , hayat bunları başkaları tarafından ya da yaşanılan durumlar  olarak iyice gözümüze gözümüze sokar.  Çözüm ise basit : Kendi sessizliğimiz içinde kendi kendimizi gözlemleyip  içtenlikle çözüm niyetlerinde bulunup karşımıza çıkan işaretleri anında fark edip anında  harekete geçmek.

Felsefi anlamda tartışın , entellektüel anlamda tartışın, hayata bakış açılarınızı ve vizyonlarınızı tartışın, bilime dair tartışın, dinlere ve inançlara dair tartışın tabi. Burada bahsettiğim kaçınılması gereken "tartışma" kişisel anlamda sizi ya da karşınızdaki kişiye dair yıpratıcı etkiler içeren, günlük hayatın içinde oluşan stress nedeni olan tartışmalardır.

Ne üzülün , ne kimseyi üzün .Sadece tüm gereksiz tartışmalardan uzak durup çözümleri kendi içinizde fark edip yaşamınıza gerçeklik bulması için tembellik etmeden  güzellikler yaratın.

Yaşamınız zevk ve huzur dolu  çok eğlenceli bir oyun olsun

- Noyan Sama

20 Aralık 2012 Perşembe

Yeni Çağ Manifestosu


Bugün 21 Aralık 2012.  26000 yıllık bir dönemin sonuna geldik. Dünyanın Son’u gelmiyor. Ama bir şeylerin sonu geldiği kesin ve bu sonu gelen şeyleri ya bizler sona erdirip özgür kalacağız ya da onlarla birlikte sonra ereceğiz.

Ruhlarımızın hiç olmadığı kadar özgür salınacağını artık çok net hissediliyor.  Sınırsızlığın sınırında olduğumuz çok kutlanası bir zamandayız.  Sınırların kalkmak üzere olduğu bu Yeni Çağ’da tüm dünyanın iyileşmesi ve tüm sistemlerin düzelmesi için önümüzde aşmamız gereken sadece bir engel kaldı : KENDİMİZ
Hiç kimse bir Mesih ya da her hangi bir kurtarıcı beklemesin  çünkü bizi kurtarmaya hiç kimse gelmeyecek.  Büyük çaplı bir devrim ya da daha büyük savaşlar sonrasında da dünya düzene girmeyecek. Uzaylı dostlarımız da “merhaba dünyalılar” diyerek bizim sorumluluğumuzda olan hiçbir işe el atmayacaklar.

Tek kurtuluş kendi içimizde. Dönem sona eriyor ve yenisi başlarken hasat vakti geldi. Ya kendi içimizde görmezden geldiğimiz tüm karanlıklarımızı iyileştireceğiz ya da onlarla birlikte çürüye çürüye  kendi kişisel kıyametlerimizde bu gezegenden tekrar gelmemek üzere ayrılacağız.

Zaman tam bunun sorumluluğunu alıp almayacağımıza karar vermemiz gereken bir zaman. Bu dünyada çektiğimiz tüm acıların sebeplerini artık hala daha dışarıda arayarak kendimizi daha fazla kandıramayacağız. 

Kim olursa olsun her hangi biri hatta farz edelim ki Sen .. Tüm yaşamın kendi düşlerinin ve korkularının bir karması. Ama büyüdükçe düşlerinin yerini endişelerin aldı ve hayal kurmak bile umutsuzluk kokan sıkıcı bir uğraş  belki senin için.  Hissettiklerin  tüm kaderinin kalemi iken her şeye şüphe ve paranoya ile yaşlaşıp neyin düzelmesini bekliyorsun ki ?
Düşlerini olması gerektiği gibi kullanıp  An’da kalmadığın sürece hiçbir şey  seni gerçekten tatmin edemeyecek..

Hiç kimse sana ihtiyacın olan gücü vermeyecek Sen kendi gücüne sahip çıkmadıkça.

Hiç kimse seni dilediğin kadar çok sevmeyecek sen kendi kendini sınırların ötesinde sevmedikçe.

Hiç kimse sana beklediğim sadakati göstermeyecek sen güveni kendi içinde köklendirmedikçe.

Hiçbir zaman tam anlamıyla huzurlu olamayacaksın huzurunu dış koşullara bağlı tuttukça.
Hayatta seni üzen, seni zayıf kılan her şeyi gözden geçirmek için harika bir zaman.

Kendi ölümsüzlüğünü gerçek kılmak için harika bir zaman. 

Kendini görmezden gelmeyi bırakıp tüm zayıflıklarının , seni yıkan her şeyin suçunu dışarıya atıp kendini daha fazla aciz bırakamayacağın bir zaman.

Eğer kendine yeteri kadar dikkat edersen artık hiçbir kelime seni kıramayacak, üzemeyecek , sinirlerini bozamayacak. Hiçbir insan seni yaralayamayacak ve hiçbir düşmanın kalmayacak. Hepsinin  kendi içinde olduğunu görmek için harika bir zaman..


Ya kendin olarak tüm varoluşun sorumluluğunu üzerine alıp kendini  sonsuz bir varlık olarak  yücelteceksin. Ya da milyarlarcası gibi tüm acılarının kökenini kendini görmezden gelerek sürekli başkalarına atarak kendi kıyametinde yaşamaya devam edeceksin.
Tüm çürümüş inanç sistemlerini, öğretileri , felsefeleri bir kenara bırakarak gerçekten kendin olmanın ve özgür olmanın sorumluluğunu almaya hazır mısın ? Eğer değilsen sorun değil sonsuzluğun başka bir yerlerde elbette devam edicek .

“Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu”


- Noyan Sama

31 Ekim 2012 Çarşamba

Rahmani mi ? Şeytani mi ?


Geçen gün kalabalık ve trafiğe kapalı bir caddede yürürken ağzım kurudu ve maden suyu almak için bir markete girdim. Tam para üstümü alıp çıkacakken  kasadaki sakallı amca bana "Sakalların rahmani mi yoksa şeytani mi ? " diye sordu .  "Emin değilim" dedim ve güldüm . Bunun üzerine bakkal amca da bana güldü ve dedi : "nasıl emin olamazsın yahu  sakallarını peygamber efendimizi örnek alarak uzatıyorsan bu rahmanidir çünkü sakal uzatmak sünnettir  ama eğer başkalarını örnek alıyorsan bu şeytanidir " . 

Gülümsemeye çalıştım ama olmadı tam çünkü adamın söyledikleri hakkında  içimde bir öfke vardı. Öfkemin çıkmaya çalıştığının farkına vardım . Derin ve sessiz bir nefes alıp ve hemen bırakmadan içimde tutup onu kontrol altına aldım. Sevgim tekrar hâkimiyeti kısmen de olsa kontrolü ele almıştı.  Adama gülümseyip bu konu hakkında duymak istemeyeceğiniz şeyler biliyorum ama bunları size söylemeye niyetim yok çünkü ne sizi gücendiriyor gibi olmak ne de saygısızlık ediyormuş gibi olmak istemiyorum . Adam tekrar gülümsedi "ne gücenecem ne alınacam yahu rahat ol söyle " dedi . Tekrar söylemek istemediğimi farklı kelimeler ile belirttim ve adam tekrar ısrar edince ısrar etmeyi bıraktım . Gülümsedim ve peki diyerek adama içimde tuttuğum konuya dair tüm bildiklerimi söyledim.

Bakkal amca vay zamanın gençliği dermişçesine gülümseyip "yahu güzelim şimdi böyle şeyler söyleyerek boşu boşuna küfre girmeye , cehenneme gitmene gerek yok " dedi .. Gülümsemesine daha içten bir gülümseme ile karşılık verip  tüm samimiyetimle söze girdim : "Peki ya sen en başından beri farkında olmadığın bir iblise tüm inancını , tüm dualarını , tüm ibadetini , tüm benliğini teslim ederken sürekli küfre giren sen isen ? "

Adamın yüzündeki gülümseme kayboldu.. omuzları titremeye ve titreme boynundan yukarı bir çatırdamaya dönüşüp başın en tepe noktasına ulaştığında çatırdama komple başının üst kısmını parçalayıp etrafa onlarca hatta yüzlerce soru işaretine dönüşerek dağıldı . Bacakları hareket edemiyordu ama kolları anlamsızca önündeki dolabın sürgülü kapağını bir sola bir sağa anlamsızca kapatıp açıyordu.

Endişe duymadım dağılışına çünkü ruhunun biraz daha olsun özgür kalışına seviniyordum. Ama tekrar söze girip ona yardımcı olup oradan ayrılmam gerekiyordu :

"Eminim cennete gitmek istiyorsunuzdur ... Benimde peşimde olduğum bir cennet var  ama o cennet öldükten sonra bana itaatkar olduğum için verilen ve içinde 80 tane huri ile bütün gün ateşi sönmeyen erkekliğimle onlarla durmak bilmeksizin seks yapabileceğim bir yer değil... Benim cennetim sevgili eşim ile , dostlarımla, çocuklarım ve torunlarımla, tüm insanlık ile   huzur içinde , hepimizin güzel şeyler yiyebildiği , güzel evlerde yaşayabildiği ve sevdiği şeyleri yaparak ve onları paylaşarak mutlu olabildiği bir cennet ve ben bunun için yaşıyorum . Eminim siz de özünüzde benimle aynı şeyi istiyorsunuzdur. Bu yüzden siz karar verin  rahmani miyim yoksa şeytani miyim .... keyifli günler" dedim ve gülümseyerek ve biraz eğilerek bir selam verip çıkarken bakkal amcada yüzüme içtenlik ile gülümsüyordu ...

Bakkaldan çıkarken içerideki enerji ile birlikte arkasında renkli izler bırakan bir kuyruklu yıldız gibi kalabalığa karıştım ..

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Yanan Dünya


Sevdiğim iki arkadaşım ve onların bir arkadaşıyla birlikte pisi yedili oynuyorduk . Kartları karıştırma sırası bana geldiğinde kapı çaldı ve sipariş ettikleri yemekler geldi diye sevindiler. Dışarıdan sipariş hazır gıda yemek istemediğimden fırsattan istifa  eşyalarımı toplamaya koyulurken Rıdvan "otur biraz daha ya gitme hemen bi sigara daha içeriz yemekten sonra öyle gidersin" dedi ..  

Açık olan laptopuma bakıp saat'e bakıp ona göre hareket edeyim dedim ama ekranın köşesine baktığımda 41:69 gözüküyordu saat .  O esnada ters bir şeyler olduğunu anladım .. Bir kaç saniye önce aydınlık olan hava sanki  ışıkların aydınlattığı bir ortamda kesilen elektrik gibi karardı bir anda .   Dışarıdan çok şiddetli bağırış çağırış sesleri geliyordu .  Pencereden dışarıya baktığımda alevler içinde debelenen çocukları gördüm   ve bir başka pencereden onları gören bir  anneleri olabileceğini düşündüğüm bir kadın panik ve dehşetin bir insanı çaresiz bırakabileceği en sert haliyle ağlayarak anırıyordu . 

Pencereden bakmayı kesip arkama döndüğümde içinde bulundum oda da kimse yoktu  sanki o müstakil evdeki herkes bi anda yok olmuştu . Sakinliğimi sorumaya çalışırken önümdeki  masada duran katlanabilir bir bıçağı kapatıp bel çantama koydum . Karnım çok acıkmıştı ve masada duran yarısı yenmiş acıbademi de yemeye başladım ve pencereye geri döndüm . Olan biteni anlamaya çalışıyordum .  Baktığım alanda ufak bir nokta kızarmaya başlayıp alev aldı ve o alev sanki yere dökülen bir sıvıymışçasına hızla etrafta 30 metre kadar  hızla yayılıp  yavaşladı  . Evden dışarı çıkıp bahçeye  kapısına doğru koşarken alevlerde yerden sürünerek eve doğru geliyordu . Yanıma gelmeye çalışan iki kişi gözlerimin önünde alev alıp  yere düşüp can çekişmeye başladılar .

Bir saniyem bile yoktu belki arkama dönüp evin bahçe duvarlarını anlık hareketler hızla geçip olabildiğince hızlı uzaklaşıyordum alevlerden . Ters giden bir şey ler vardı ve eğer şimdi panik olup teslim edersem kendimi alevlere asla ne olduğunu bilemeyecektim belki ..  Sadece arkamdan gelen alevlerin aydınlattığı zifiri karanlıkta  yokuş yukarı koşarken  yukarıdamdan uzanan bir elin kafatasımı sarışını hissetmem ile tüm o kaos’un içinden  çekip çıkardı . 

Sonsuz Beyaz bölgedeydim .. vay be dedim . Güne başlamadan önce ne aksiyon yaşadım dedim ve uyandım . 

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Kayan bir yıldızın ardından.. ( Michael Jackson )



Kimin olursa olsun ölüm haberlerine hiç duygusal olarak dalgalanmayan biriyim ama bugün farklı oldu. O kadar farklı ki bir insanın ölümüne üzüldüğüm değil , bir insanın varoluşunun güzelliğinin değerini çok net görebildiğim bir gün oluyor..
..Sen bugün buradan ayrılırken senin ışığının renkleri benim içimde filizleniyor. Ölüm ne hoş değil mi güzel bir yaşamın ardından ? Burada "Michael Jackson" olarak geçirdiğin 50 yıllık bir şölenin ardından ölümün asla bir trajedi olamaz...
Varoluşun sonsuzluğundan yeniden doğdun ve bu dünyada tekrar bir tanrı oldun hemde tüm ihtişamınla. Sıfırdan başladın ve kendini tamamladın ve milyonlarca insana sadece varloluşunla ilham verdin , dünyayı besledin. Ölüm ne hafif değil mi kendin olma sorumlulğunu üstlendiğin bir yaşamdan sonra ?
Herşey için çok teşekkürler Michael.. Seninle aynı dönemde yaşamak şahaneydi ..
Başka bir varoluşta yeniden karşılaşmak üzere..

(26 Haziran 2009)