23 Temmuz 2012 Pazartesi

Kayan bir yıldızın ardından.. ( Michael Jackson )



Kimin olursa olsun ölüm haberlerine hiç duygusal olarak dalgalanmayan biriyim ama bugün farklı oldu. O kadar farklı ki bir insanın ölümüne üzüldüğüm değil , bir insanın varoluşunun güzelliğinin değerini çok net görebildiğim bir gün oluyor..
..Sen bugün buradan ayrılırken senin ışığının renkleri benim içimde filizleniyor. Ölüm ne hoş değil mi güzel bir yaşamın ardından ? Burada "Michael Jackson" olarak geçirdiğin 50 yıllık bir şölenin ardından ölümün asla bir trajedi olamaz...
Varoluşun sonsuzluğundan yeniden doğdun ve bu dünyada tekrar bir tanrı oldun hemde tüm ihtişamınla. Sıfırdan başladın ve kendini tamamladın ve milyonlarca insana sadece varloluşunla ilham verdin , dünyayı besledin. Ölüm ne hafif değil mi kendin olma sorumlulğunu üstlendiğin bir yaşamdan sonra ?
Herşey için çok teşekkürler Michael.. Seninle aynı dönemde yaşamak şahaneydi ..
Başka bir varoluşta yeniden karşılaşmak üzere..

(26 Haziran 2009)

İndigo Çocuk Adam Oldu


Saat 22:22 ve yaklaşık 25 yılı daha geride bırakıp yeni bir an'a adım atıyorum bu gezegende, bu çok çok şık ve sağlıklı biyolojik bedenimde =) Bu noktadan baktığımda herşey öylesine güzel ahenkle ilerlemiş ki şaşırmanın tatlı sevincini yaşıyorum bu doğum günümde. Yaşadığım , tanıdığım ,taddığım onca "iyi-kötü" olaylar , kişiler ve "şeyler" beni 25 yaşında hala canlı ve özgür dünyanın en güzel "freak"lerinden biri yapmış ve sanki herşey yeni başlıyormuş gibi...
Yıllardır kulağımıza gelir bir çok farklı "İndigo Çocuk" tanımları. Ben bugün tanımların ötesinde biraz daha bizden , biraz daha kendimizden yani biz İndigo Çocukların ağzından bizzat söylemek istiyorum.:
Evet bilindiği gibi dünyayı değiştirmek için buradayız ve çoktan değiştirmeyi başladık bu gezegeni. Değişim öylesine kendinden ve öylesine keyifli ki .. Ne agresif sürü hareketlerine , ne silahlara ya da hakaretlere ihtiyacımız var. Gücümüz tüm bunların ötesinde , hayal edemiyeceğiniz kadar derin ve engin ve öylesine sıradan ki... Ne alınacak kararlar nede büyük organizasyonlar. Sadece kendimiz , tüm enerjimiz , bilincimiz , giyim kuşamımızdan , yeteneklerimize , müzik zevklerimizden dostluklarımıza , sanat eserlerimizden sohbetlerimize, sokaklarda , binalarda , ormanlarda varoluşumuzun adım attığı her yerdeki etkileşimlerimiz ile değişiyor bu dünya. Çok çok tatlı ve tam ritminde , tıpkı usulca yapılan bir önsevişmemişçesine..
..Ve yavaş yavaş çıkarıyoruz o kirli kıyafetlerimizi , tüm korkularımızı ve kara kara düşünme alışkanlığımızın esaretini. Eş-zamanlılık yolunda an be an attığımız adımlarla özgürlüğün merkezi olan kendimizde, "zihin" kalesinin kontrolünü ele geçiriyoruz tüm o koşulladırmaları geride bırakarak. Ve artık biliyoruz , hayatın anlamı ne kelimelerde , ne ideolojilerde,ne dinlerde, ne sistemlerde ya da ülkelerde ... Sadece kendimizde .. dışarıya bakmaktan , düşünceler içinde dolanmaktan unuttuğumuz kendi içimizde.
Son olarak dünyayı kontrol ettiklerini sanan tüm herkese sevgiler.. İndigo Çocuklar büyüdü , adam oldular , kadın oldular ve çok güçlü ve heyecanlılar =)
Oyun asıl şimdi başlıyor....
(24.09.2008)

Hem Kadınsın Hem Erkek


Duailitenin  yarattığı  bölünmüşlük aynaya bakarken yaşanan mutluluğu hissetmek için . Ne tuhaftır ki bu zıtlık  karşıtlık yanılgısında ve bir şekilde bir birini ve  kadın / erkek arasında ki çekişme olarak  devam ediyor tüm şiddetiyle. Yakınmayı hiç sevmiyorum , herkes yakınıyor ya da herkes bir şekilde pasif isyanlarda ama görmek istemiyorum artık cinsiyet ayrımcı sözleri .

Basit bir bilinç kırıntısı ya da isterseniz mantık diyelim . Söylediğiniz her ne ise bu bir dolaylı saldırı ise savaşmaya başlarsınız . Ve  savaş devam ettikçe yaraların üzerine yeni yaralar eklenir . Savunduğunuz tüm güzel şeylere zarar veren kendiniz olursunuz .  

Ben kadın ve erkeğin bir birine zıt iki şey olduğunu düşünmüyorum . Basit test önereceğim . Bir erkekseniz erkek olan ve bir kadınsanız bir kadın olan sevdiğiniz bir dostunuzu gözlerinizi kapatarak öpün .  Dil ve dudakların yarattığı hissiyatın aynılığı belki bölünmüşlüğü iyileştirebilir.

Birde şu var.. Dünyaya her gelişimizde dualite gereği ikiye bölünüyoruz. Yani her ne kadar şuan tek bir bedende olduğumuzu düşünsekte  farkında olmadığımız karşı cinsiyette olan bir bedenin içinde daha hem kadın ve hem erkek olarak yaşıyoruz. Çünkü bütün olan bir tanrı bu dünyaya oyun oynamak için geldiğinde ikiye bölünür bu oyunun dualite kuralı gereği . Nedensiz yere çok mutlu veya çok depresif olduğunuz zamanları ya da kendi kendinize tahrik olduğunuz anları göz önünde bulundurun. Kadın ve erkek tarafınızla hep bağlantı içindesiniz ..


İster kadın olduğunuzu sanın ister erkek olduğunu zannedin ama siz bütünsünüz . Bölünmüşlük zihinde ,  çürümüş ahlakta , tabularda ve bozulmak üzere olan düzenlerde. Ve kaybettiğiniz cevapları aramak için çok uzağa bakmaya gerek yok . İhtiyacınız olan herşey Cem yılmazdın dediği gibi " İÇinde , içinde .." =)

Seks ve Yazmak


Yazı yazmayı sekse yakın görmeye başladım son zamanlarda . Farkettiğim şey güzel yazabilmek çok yazı yazınca değil anlatmaya çalıştığını çok iyi hissedebilmekteymiş . Sanırım bu yüzden oldum olası prezarvatiften hoşlanmadım ve maksat yazı yazmak olsun diye yazı yazma girişiminde bulunmadım.

Yazacağım konunun bana çekici gelmesi gerekiyor . Beni baştan çıkarmalı , beni tahrik etmeli ki kalemim kullanılabilir hale gelsin . İlk paragraflar ön sevişmenin hafif ve hassas dokunuşları gibi . Yavaş yavaş ateşlenen tutkunun ateşini söndürmemem gerekiyor , gelmesi gereken zamandan önce gelen sert hareketlerle ;yoksa daha istediğim kadar yazamadan kalemimin ucu kırılır . Kalem traşla yeniden açması da ucunu kırmamaya özen göstermeye kıyasla gereksiz bir zahmet.

Ön sevişme uzadıkça konun kıyafetleri daha da azalır ;yalın haliyle daha da cezbedici hale gelir . Fakat bazen canım uzun uzun devam etmek istemez , hemen konuya girmek isterim ama konu buna yeterince hazır olmadığında bu durum rahatsız edici bir zorluk olabiliyor . Ama konuya girebildiysem sorun yok çünkü bir kaç anlamsız cümleden sonra anlatımım daha akışkan oluyor ve kendimi daha esnek ifade edebilmeye başlıyorum . Ayrıntılara parmak basılmış süslü anlatımlar çoğu zaman daha güzel kılar yazıyı ama her zaman değil !

Giriş bölümü sona erip gelişme kısmına geçince önceki aşamadan daha farklı bir haz almaya başlıyorum . Daha çoşkula ve hızlı bir anlatım . Yorucu olması sadece daha fazlasını arzulatıyor .... Doyumsuz ... Konuyu irdeledikçe daha fazla yazmaya yönelip ve sıkıcı olmaması için daha farklı anlatım şekillerine giriyorum daha derinlemesine kendimi ifade edebilmek için...

Tanrımmm, yazım hiç bitmesin istiyorum ama bir süre sonra bu durum okuyucular için çok yorucu hale geliyor.Mecburen kendimi yazıyı bitirmek adına sonuç bölümünün mimarisine yönlendiriyorum . Anlatmak istediklerimi acaba yeterince iyi anlattım mı kaygısından uzak, yazının finalini nasıl getirsem diye düşüncelere kapılıyorum. Ama hiçbir zaman , her zaman için geçerli olabilecek bir bitiş olmuyor . Ama bir şekilde etkileyici olabilmek yazıya ekstra bir tad katıyor...

Yazı bitiyor ve temize çekiliyor... ve kelimelerle paylaşılan düşüncelerin keyfi çıkarılıyor..
Tanrım.. Estetik bir üslup anlamlı bir şeyler yazabilmek ne büyük bir haz ...

Ölüm Günü Partisi


...  kafamda tatlı tatlı canlanıyor . Güzel bir mekana anca sığacak kadar sevdiğim insanın geldiği ve en sevdiğim müziklerin çaldığı bir parti .. Hala yaşarken  tüm sevdiklerinle son bir eğlenceyi paylaşmak müthiş birşey olmalı . Ansızın dünyadan ayrılmanın çaresizliği olmaksızın herkesle vedalaşabilmenin sıradışı huzuru ... Son defa görüşebilmek adına kimsenin erteleyemiyeceği bir  ben olmak .. Gevezeliğimden dolayı kimsenin kızmayacağı ve doyasıya sohbet edebileceğim bir zaman.. Ayrıca  yarım yamalak sevişebildiğim ve hayran olduğum her kadınla belki son bir sevişme ya da arzulayıpda sevişemediğim herkesle son bir kendinden geçiş  belki hep birlikte ..

Hayat ile ölümüne alay edip gülmekten yerlerde yuvarlanabilmek dostlarımla .. "ölücem yarın lan" diyip daha da kahkaha atabilmek ..

 Tüm köpeklerin tasmalarının serbest bırakalacağı ve tüm sokak köpeklerinin yuva bulabildiği  bir gün gibi , kimsenin kimseyi erteleyip görmezden gelemiyeceği , insan olmanın hissiyatını son noktalarda yaşayabilmek ... Bir birimizin gözlerine gerçekten bakabildiğimiz  , bir birimize gerçekten dokunabildiğimiz ve hissedebildiğimiz ... Hepimizin öleceği gerçeğini  tamamiyle idrak edip yaşamanın güzelliğinin üzerini örten her türlü engelin ortadan kaltığı olabildiğince canlı olmanın yarattığı kendinden geçiş hissiyle dolu bir şekilde öte alemlere geri dönmek  ..